Latest Movie :
Son Eklenenler
gerilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gerilim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

We Need to Talk About Kevin (Kevin Hakkında Konuşmalıyız) 2011


Sorunlu bir gencin başından geçenleri annesinin gözünden görüyoruz filmde. Daha doğrusu "sorunlu gencin annesi" hakkında film.

Kevin (Ezra Miller) okuduğu okulda korkunç bir katliam gerçekleştirir. Bu olaydan sonra Kevin'in annesi Eva (Tilda Swinton) kendisini toparlamaya çalışır ama sürekli geçmişi hatırlar. Olaylardan dolayı kendisini sorumlu hisseder. Nerede yanlış yaptığını bulmaya çalışır. Flashbacklerle geçmişe dönüyoruz sürekli. 



Eva özgür ruhlu, gezen tozan birisi. Franklin'le nasıl tanıştıklarını görüyoruz kısa bir süre için. Daha sonra çocuk giriyor hayatlarına. Kevin. Kevin ne zaman annesinin kucağında olsa ağlamaya başlıyor. Biraz büyüdükten sonra Eva Kevin ile oyun oynamaya çalıştığında karşılık vermiyor. Sürekli annesine karşı olmaya yönelik hareketlerde bulunuyor. 




Eva her ne kadar Franklin'le konuşup durumu anlatsa da Kevin babasına karşı hiç bu tür davranışlara girmiyor ve Franklin'e inandırıcı gelmiyor. Babasıyla sürekli iyi ilişkiler içerisinde Kevin ama babasıyla zaman geçirirken bile gözleri annesini buluyor ve içindeki öfkeyi yansıtıyor Eva'ya.


Kevin biraz daha büyüdüğünde ise aileye yeni bir üye katılıyor. Küçük kardeş Celia. Annesinin göz bebeği. Kevin'ın tam zıttı bir karakter. Ama Kevin Celia'ya da zarar vermeye başlıyor. Hatta epey ileri gidip kardeşinin 1 gözünü kaybetmesine sebep oluyor.

Eva sürekli olarak Kevin'le iletişime geçmeye çalışıyor. Bir bahane yaratıp birlikte vakit geçiriyolar birbirlerine yakınlaşmaya çalışıyorlar. Ama Kevin başından beri gördüğümüz buz gibi adam rolünden vazgeçmiyor.


Kevin'ın bu hareketleri neden yaptığına anlam yüklemeye çalışıyor izleyici. Hata Kevin'de mi yoksa Eva'da mı? Biz bu soruları sorarken Eva'da Kevin'ı yetiştirirken nerde hata yaptığını öğrenmeye çalışıyor.

 Kimi zaman kendinizi rahatsız hissedebileceğiniz bir film "We Need to Talk About Kevin". Bir aile dramının içinde bulunacağınız kimin tarafında olduğunuzu sorgulayacağınız özel bir film.

7,4/10

The Impossible (Lo imposible) (2012)

image




2004 yılında Tayland'da yaşanan tsunami felaketinin ardından bir ailenin başlarından geçen olaylar anlatılıyor "The Impossible" da. 

image
Henry (Ewan McGregor), Maria (Naomi Watts) ve çocukları Lucas (Tom Holland), Thomas (Samuel Joslin) ve  Simon (Oaklee Pendergast) Christmas tatillerini geçirmek için Tayland'a giderler. Tatilleri gayet güzel geçmektedir. Bir gün Henry, Thomas ve Simon'la havuzda oynamak için yanlarına gider. Gayet günlük güneşlik havada birden rüzgar esmeye başlar kuşlar sahilden kaçmaya başlar. Tabi ki bu tsunaminin habercisidir. Tsunami dalgası gelir Henry, Thomas ve Simon tabi ki dalganın etkisiyle hemen gözden kaybolurlar. 


image
Bu sırada havuzun kenarında kitap okuyan Maria ve  top oynayan Lucas da dalgaya yakalanırlar. Tabi bu dakikadan sonra yaralanmalar, ölümler, hayatta kalma savaşları başlar. Lucas ve Maria bir arada kalmaya çalışırken bir yandan da güvenli bir yere ulaşmaya çalışırlar. Maria dalgalarda Lucas'ın yanına ulaşmaya çalışırken yaralanmış durumdadır ve bitkin düşmeye başlar. Daha sonra bölge halkı Lucas ve Maria'yı bulup bir hastaneye yerlerştirirler.

Henry, Thomas ve Simon da dalgalardan kurtulmayı başarmışlardır. Henry çocukları otelin sağlam kalan güvenli bir yerinde bıraktıktan sonra Maria ve Lucas'ı aramaya başlar. Otele insanları güvenli yerlere götürmek için ekipler gelir. Henry çocukları ekiplere teslim ederek Maria ve Lucas'ı aramaya devam eder.

image

Bu sırada Maria'nın yaraları kötüleşmeye başlar. Ameliyata alınır ama hala tam olarak iyileşememiştir. Bir ameliyata daha girmesi gerekir ama bunu kaldıramayacağı düşünülür. Lucas ise insanlara hastanede yardım etmeye çalışır. Birbirlerini bulmaya çalışan ailelere yardım eder.

The Impossible oldukça etkili bir gerilim filmi olmasına rağmen zaman zaman duygu sömürüsünün dozu kaçırılmış. Tabi ki büyük bir felaket yaşanmış ama an geliyor Henry'nin ya da Maria'nın 10 cümle üst üste "çocuklarım" , "onlar olmadan asla" gibi sözlerini duyuyoruz ve bu da belli bi süreden sonra insanı bayıyor. 

image
Filmin iyi yönlerine gelecek olursak oyuncuların performansı ilk sırayı alır. Özellikle çocuk oyuncuların performansı oldukça başarılı. Lucas'ın her ne kadar çocuk da olsa annesinin yanında bir kaya gibi sağlam ve sarsılmaz olmaya çalışması, Thomas'ın her ne kadar 7-8 yaşında da olsa 5 yaşındaki kardeşi Simon'ı koruyup kollaması çok başarılı bir şekilde gösterilmiş. Tabi ki Ewan McGregor ve Naomi Watts da çok iyi bir oyunculuk sergilemişler ama bence çocuklar her ikisinden de 1 adım öndeler.

Ayrıca şimdiye kadar sürekli yapılan kıyamet temalı filmlerden daha büyük bir etki bırakıyor insanda.



7.5/10

Argo (2012)


Ben Affleck'in hem yönetip hem de başrol oynadığı filmde İran'da Şah'ın devrilmesinden sonra ABD elçiliğinden kaçıp Kanada elçisinin evine sığınan 6 kişiyi kurtarma operasyonunu anlatılmış.

Şah devrildikten sonra İran halkı gaza gelmiş ve ABD elçiliğini basmıştır. Elçilikteki herkes esir alınmış ve sorgulanmak için götürülmüştür ama 6'sı dışında. 6 kişi elçilikten kaçmayı başarır ve Kanada elçisinin evine sığınır. 


Bu 6 kişiyi kurtarmak için CIA ajanı Tony Mendez (Ben Affleck) bir plan yapar. Planımız şöyle; egzotik bir ortamda çekilecek bir bilim kurgu filmi için İran'da mekan taraması yapmak ayağına İran'a girip 6 kişiyi Kanada pasaportlarıyla kaçırmak. Planın işlemesi için her şey göz önünde bulundurulur. Afişler hazırlanır, yapımcılarla anlaşılır vs. Her şey hazır olduğunda Tony Mendez İran'a Türkiye üzerinden gider. Burayı özellikle yazdım çünkü o kadar konuşuldu "Türkiye'de bi Hollywood filmi daha çekiliyor" diye es geçmeyim dedim. Neyse filme geri dönecek olursak Tony Mendez İran'a gider, Kanada elçisiyle buluşur, kurtarılacak kişilere yeni kimlikleri anlatılır ezberletilir vs. Her şey hazırdır şimdi tek yapmaları gereken kimseye çaktırmadan kaçmayı başarmak...


Baştan sona kadar sürekli bir gerilim içerisindesiniz. "Acaba kurtulacaklar mı?", "Ahanda yakalandılar" gibi laflar edebilirsiniz film boyunca. Ama değinmek istediğim 1-2 nokta nokta var. 

Bunlardan ilki film başlarken Şah'ın devrilmesinin nedeni Şah'ın zenginlik içerisinde zevk-ü sefa ederken halkın açlıktan kırılması olarak gösterilmiş ki bu İran halkının rejime karşı ayaklanmasını haklı kılar. Ama gelin görün ki film boyunca İran halkı resmen terörist gibi daha doğrusu şöyle diyelim yüzü gülmeyen herkese bağırıp çağıran kişiler olarak gösterilmiş. Ama Amerikalılar her zaman melek gibi insanlardır kimseye zarar vermek istemezler dünya tatlısılar...


İkincisi ise çok klişe var ya... Yok uçak biletleri sistemde gözükmüyor ama tekrar kontrol ettirildiğinde çat diye biletler alınmış oluyor, telefon çalar çalar çalar tam kapatacakken açılır, polis gelir tam adamları yakalayacakken geri çağırılır falan.

Ama istediği kadar klişelere sahip olsun izlenilmesi gereken filmlerden.

7.8/10

In Time (Zamana Karşı) (2011)


Yönetmen 
Andrew Niccol
Senaryo 
Andrew Niccol

Öyle bir dünya düşünün ki para yok her şeyi hayatınızdan bir kısmını vererek alıyorsunuz ya da maaş olarak zaman kazanıyorsunuz. Demek istediğim paranın yerini zaman almış. Markete alışverişe gidiyorsunuz aldığınız 1 süt hayatınızdan 20 dk götürüyor mesela ya da otobüse bindiniz 1 saat gibi.

Bu dünyada yaşlanma da yok. 25 yaşınıza kadar yaşlanıyosunuz ama o noktadan sonra tık yok. 25 yaşınızdan sonra kolunuzdaki zaman sayacı başlıyor. Hayatınız o sayaca bağlı. Sıfırlandığı anda geçmiş olsun. 


Ayrıca yeni dünyamızda 12 bölge var. Bunlar sınıfsal farklılıklara göre ayrılmışlar. Cebinde paran yoksa daha doğrusu zamanın yoksa 12. bölgede yaşıyosun. Kıt kanaat geçiniyosun. Öyle ki sayacında 1 2 günden fazla değer göremiyorsun. Eğer zamanın çoksa 4. , 5. bölgede yaşıyosun. Tabi bi şekilde zaman kazandıkça bölgeni de değiştirebiliyosun ama bölge değiştirmek bile zamanla. 

Esas konumuza gelelim şimdi;

Will (Justin Timberlake) annesiyle yaşayan kıt kanaat geçinen 12. bölge çocuğu. Günün birinde Will barda takılırken sayacında 100 yılı bulunan bir abimiz gelir. Tabi etraftaki çakal takımın dikkatini çeker hemen. İçlerinden 1-2 si saldırırlar abimize. Hedef tabi abimizin yıllarını çalmak. Düşünsenize 100 yılınız olduğunu ölümsüzsünüz resmen. Neyse Will bu abimizi koruyo tabi ki esas adam ya. Burdan sonra atraksiyonlar başlıyor zaten. 


Bu zengin abimiz zaten hayattan soğumuş ölmek için fırsat arayan birisi çıkıyor. Will uyurken bunun yanına sinsice yaklaşıp kendisinde 5 dk kalacak şekilde tüm zamanını Will'e veriyor. Daha sonra gidip intihar ediyor ama bu sahne kameralar tarafından kaydedilince polis diyebileceğimiz abiler ortaya çıkıyolar. 

Ölen adam herkes tarafından tanına birisi çıkıyor ve sanki Will onu öldürmüş gibi düşüyolar Will'in peşine...

Bölge değiştirmeler, koşuşturmalar, silahlar, aşk, sistem karşıtlığı falan derken sürükleyici bir film ortaya çıkıyor. "Çok süper" diyemeyeceğimiz ama izlerken de sizi sıkmayacak bir film...


7/10


 
Support : Creating Website | Johny Template | Mas Template
Copyright © 2011. CADDEDEKİ FİLMCİ - All Rights Reserved
Template Created by Creating Website Published by Mas Template
Proudly powered by Blogger Template